17.01.2017 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 115/11 bendinde yer alan, “Çalışan buluşları ile ilgili bedel tarifesi ve uyuşmazlık hâlinde izlenecek tahkim usulü yönetmelikle belirlenir” düzenlemesi ile, çalışan buluşları ile ilgili uyuşmazlıkların ZORUNLU TAHKİM yoluyla çözülmesi gerekliliği ortaya koyulmuştur.
Maddede söz edilen TAHKİM usulü, 29.09.2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan “Çalışan Buluşlarına, Yükseköğretim Kurumlarında Gerçekleştirilen Buluşlara Ve Kamu Destekli Projelerde Ortaya Çıkan Buluşlara Dair Yönetmelik” (Çalışan Buluşları Yönetmeliği) ile belirlenmiştir. Esasen, 551 sayılı KHK de de bu tür uyuşmazlıklarda tahkim yolu öngörülmüş ise de, söz konusu usule dair yayınlanması gereken Yönetmelik çıkartılmadığından, anılan maddenin uygulanması mümkün olmamış, uyuşmazlıkların yargı yoluyla çözümü sağlanmıştır.
Tahkim konusundaki düzenlemeye, Çalışan Buluşları Yönetmeliği’nin 24. Maddesinde yer verilmiştir. Madde, aşağıdaki düzenlemeyi içermektedir:
“(1) Çalışan ve işverenin, bu Yönetmelik hükümlerine göre ödenecek bedelin miktarı ve ödenme şekli üzerinde, işveren hizmet buluşu üzerinde tam hak talebinde bulunmuşsa patent veya faydalı model verildiği tarihten, kısmi hak talebinde bulunmuşsa işverenin buluştan yararlanmaya başladığı tarihten itibaren iki ay içinde anlaşamamaları halinde uyuşmazlık bu Yönetmelikteki hesaplamalar kapsamında tahkim yoluyla çözümlenir.
(2) Tahkime ilişkin olarak yazılı şekilde tahkim sözleşmesi bulunma şartı aranmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun tahkime ilişkin hükümleri uygulanır. Yabancılık unsuru taşıyan ihtilaflarda 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu uygulanır.
(3) Çalışan ve işverenin iş ilişkisinin, patent veya faydalı model verilmeden önce sona ermiş olması halinde bu Yönetmelik hükümlerine göre ödenecek bedelin miktarı ve ödenme şekli üzerindeki uyuşmazlıkların çözümünde birinci ve ikinci fıkra hükümleri uygulanır.
(4) Çalışan ile işveren arasında ve çalışanların kendi arasında bu Yönetmelik hükümlerine göre doğan uyuşmazlıklar tahkim yoluyla çözümlenir.
(5)Taraflar bu madde kapsamında tahkim yoluna başvurmadan önce uyuşmazlığı 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında da çözebilirler.”
Maddenin 4. Bendinde yer alan düzenlemeye göre, hem işveren ile buluş sahibi çalışan arasındaki ve hem de birden fazla buluş sahibi olan patentlerde, buluş sahipleri arasındaki uyuşmazlıkların ZORUNLU TAHKİM’e tabi olduğu ifade edilmiştir.
Yönetmelik ve Kanun, bir yandan ZORUNLU TAHKİM’e ilişkin düzenleme getirirken, diğer yandan 24/5 bendi ile de farklı bir alternatif çözüm yolu olan ARABULUCULUK yoluna da başvurulabileceğine ilişkin düzenleme getirmiştir. Ancak bu yol zorunlu değil, ihtiyari olarak öngörülmüştür.
Söz konusu düzenlemenin bir kısım maddeleri yargıya taşınmış ise de, Danıştay 10. Daire Başkanlığı’nın 26.11.2020 tarih, 2017/3748 E, 2020/5479 K sayılı kararı ile ve özetle, “6769 sayılı Kanun ile, bedel ve ödeme şeklinin işveren ile çalışan tarafından belirlendiği, bedelin belirlenmesinde ise hizmet buluşunun ekonomik değeri, çalışanın işletmedeki görevi ve işletmenin hizmet buluşunun gerçekleştirilmesindeki katkısının dikkate alınmasının öngörüldüğü ve çalışan buluşları ile ilgili olarak bedel tarifesinin Yönetmelikle düzenleneceğinin kurala bağlandığı, bu yönüyle yukarıda açıklandığı üzere Kanun’un verdiği yetkiye istinaden, Kanunla belli edilen kriterler doğrultusunda buluş bedelinin hesaplama usul ve yöntemlerinin detaylandırıldığı Yönetmeliğin iptali istenilen düzenlemelerinde Kanun’u aşan veya Kanun’la çelişen bir yön bulunmadığı” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davada iptali istenen hükümler, Çalışan Buluşları Yönetmeliğinin, 1., 2., 3., 12., 13., 14., 15., 16., 17., 18., 21., 22., 24. Maddelerinin tamamı, 10. Maddesinin 2. Ve 3. Fıkraları, 11. Maddesinin 2., 3. Ve 4. Cümleleri, 23. Maddesinin 2. Fıkrasından ibarettir.
Anılan Danıştay kararı temyiz istemi ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na taşınmış ve İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 28.02.2022 tarihli ve 2021/2395 E, 2022/679 K sayılı ilamı ile temyiz isteminin reddi ile kararın onanmasına kesin olarak karar verilmiştir.
Kanaatimizce bu yasal düzenleme, özellikle de buluş sahipleri yönünden hak arama hürriyetinin önünde bir engel teşkil etmektedir. Arabuluculuğu ihtiyari olarak öngörürken, tahkimin zorunlu olmasının, doğru bir yaklaşım olmadığı düşünülmektedir. Düzenlemeden, neden arabuluculuk yolunun ihtiyarı, ancak tahkim yolunun zorunlu olduğu hususu anlaşılamamaktadır. Arabuluculuk, tarafların tam iradelerinin yansıtılabildiği, tarafların istedikleri gibi bir karara varma olasılığının bulunduğu bir yol iken, tahkimde yine taraflar adına hakemler karar vermekte ve hakemlerin kararına karşı, usule ilişkin hususlar dışında yargı yoluna gitmek mümkün olmamaktadır.
Türk Hukuku açısından içerik denetimi yapılmayacağı hem milli hem de milletlerarası tahkim bakımından kabul edilmiştir. Ancak bazı kullanıcılar (tacirler veya vekilleri) tahkimde içerik denetimini tercih edeceklerini beyan etmektedir. Yine ülkemizde bazı yargı kararları incelendiğinde kamu düzenini geniş yorumlamak suretiyle ya da 1927 yılında kabul edilen mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) zamanında içerik denetimine olanak sağlayan bazı yargı kararlarına dayanmak yoluyla içerik denetimi yapıldığı görülmekte veya yapılması gerektiği tavsiye edilmektedir.[1]
Kamu düzeninin geniş yorumlanmasına örnek olarak bazı Yargıtay kararları gösterilebilir. (Yargıtay 13 Hukuk E. 2012/8426 17.04.2012; E. 2012/8425 K. 2012/10348 17.04.2012 ve E. 2011/19737 K. 2012/25406 13.11.2012 (kararlar yayınlanmamıştır). Bkz. Şanlı/Esen/Ataman Figanmeşe, s. 791, dipnot 655.) [2]
Burada yer alan kararlardan birisini yazımıza almayı uygun gördük. “…O halde, taraflar arasında yaklaşık 8 yılık süre içinde bu konuda herhangi bir ihtilaf olmamasına, iskontoların matraha dahil edilerek Hazine payı ve KMKP’nın ödenmiş olmasına, 2005 tarihli sözleşme tadilinden sonra da 9 ay boyunca uygulamanın bu şekilde devam etmiş olmasına, davacı şirketin mali denetçisinin uyarısı üzerine söz konusu ihtilafın başladığı sabit olmasına rağmen, Tahkim Kurulu tarafından tarafların gerçek iradelerine, Türk Hukuk kurallarına ve bu kuralların ihdas amacına aykırı olacak şekilde nesnel yorum metoduyla, hazine payı ve KMKP’nı azaltıcı şekilde karar verilmiş olması nedeniyle, söz konusu kararın sonuçları, imtiyaz sözleşmesinin niteliğine, Devletin sürekli bir gelir elde etme amacına, emredici kanun hükümlerine, kamu menfaatine dolayısıyla Türk kamu düzenine aykırıdır. O halde mahkemece, sonuçları Türk kamu düzenine aykırı sonuçlar doğuracak olan Tahkim Kararının, (1) ve (2) no’lu bentlerinin iptaline karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir….”[3] Söz konusu kararda, kamu düzeni kavramına da açıklık getirilmiştir:“İç hukukta kamu düzeni, Türk toplumunun temel yapısı ve temel çıkarlarını koruyan kuralların bütünüdür. Bu kurallar iç hukukta tarafların uymaları zorunlu olan, gerek kanun gerekse özel hukuka ait kurallardan oluşur.” açıklaması yer almaktadır.
Esasen, kamu düzenini geniş yorumlayan yargı kararlarının, bizim endişemizi paylaştığı, tahkim kararlarında içerik denetimi yapılmamasının, kamu düzenine aykırılık denetimini ve esasen bu durumun da tarafların hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırdığı düşüncemizi desteklemektedir.
[1] Türk Tahkim Akademisi, Tahkimde Güncel Sorunlar V-VI, sayfa 155-156, Tahkimde İçerik Denetimi, Prof. Dr. Ali Yeşilırmak
[2] Türk Tahkim Akademisi, Tahkimde Güncel Sorunlar V-VI, sayfa 159, Tahkimde İçerik Denetimi, Prof. Dr. Ali Yeşilırmak
[3] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2012/8426 E,